GIDA HİPERGÜCÜ
Geleceğin imparatorluğu, doyan insanın vicdanında
kurulacak.
Yeni yüzyılın jeopolitiği artık
toprakta yazılıyor. Savaşlar, enerji hatlarıyla değil, gıda akışlarıyla
şekilleniyor. Bir ülke artık ne kadar toprak işlediğiyle değil ne kadar
insan doyurduğuyla ölçülüyor. Çünkü açlık, yeni nesil bir savaş türü,
doyurmak ise yeni bir diplomasi biçimi haline geldi. Gıda, ulusların stratejik
cephanesi, tohum, yeni çağın silahıdır.
Bugün dünya, petrol çağından
protein çağına geçti. Sanayi imparatorluklarının yerini tarımsal diplomasiye
dayalı gıda imparatorlukları almaya başladı. Artık finansal gücü elinde
tutan değil, gıda güvenliğini sağlayan ülke belirleyici olacak. Çünkü yoksul
halkları yönetmek kolaydır, ama aç halkları yönetmek imkânsızdır.
Gıda hiper gücü olmak, yalnızca
üretmekle değil, üretimin anlamını yönetmekle ilgilidir. Yani bir ülke,
sadece çiftçisinin emeğini değil, toplumun beslenme bilincini de
örgütlemelidir. Sofralardaki adalet, uluslararası siyasetin en görünmez ama en
güçlü silahıdır.
Gıda adaleti, geleceğin insan
hakları beyannamesidir.
Her ülke artık kendi gıda
kimliğini yeniden yazmak zorunda. Kimi teknolojiyle, kimi toprakla, kimi
empatiyle güçlenecek. Ancak gerçek güç, doyurmakta değil, bilinçle
doyurmaktadır. Çünkü üretim vicdansızsa, kalkınma sadece rakamsal bir
yanılsamadır.
Gıda hiper gücü olmanın temel
şartı, tohumun genetiğini değil, toplumun ahlakını korumaktır. Gıda
bağımsızlığını yitiren bir ulus, sadece karnını değil, iradesini de dışa
bağımlı hale getirir. Artık diplomasi masalarında toprak değil, tohum
konuşulacak, ihracat kalemlerinde değil, beslenme hakkı tablolarında güç
ölçülecek.
Ve o gün geldiğinde
imparatorluklar değil, vicdanlar hüküm sürecek. Geleceğin en büyük süper gücü, insanı
doyurabilen medeniyet olacaktır.
Çünkü gerçek iktidar, açlığı değil, adaleti
yönetebilmektir.

0 Yorumlar