Hakkımda

“Tarım her şeydir. Çünkü üretim, bir milletin en sessiz ama en güçlü manifestosudur.”

Ben Ankara’nın küçük bir köyünde, çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Toprağın kokusunu, emeğin anlamını, bereketin değerini çocuk yaşta öğrendim. Belki de o günlerde farkında olmadan hayatımın merkezine üretimi yerleştirdim. Bugün hâlâ inanıyorum ki; tarım sadece bir üretim biçimi değil, medeniyetin varoluş biçimidir.

Eğitimimi tamamladıktan sonra meslek hayatıma TRT’de bir tarım programında kamera arkasında başladım. O yıllarda üreticilerin hikâyelerini dinledikçe, sadece anlatmanın yeterli olmadığını hissettim. Bu hikâyelerin değişmesine, tarımın yeniden düşünülmesine katkı sunmak istedim.

Bu arayış beni ODTÜ Teknokent’te mühendislik projelerine, oradan da Türkiye genelinde tarımsal sulama kooperatiflerine taşıdı. Sahada gördüm ki, tarımsal üretimi ve suyu yönetemeyen bir ülke, geleceğini de yönetemez. Bu farkındalıkla su yönetimi, yenilenebilir enerji, akıllı tarım ve üretim üzerine birçok projede görev aldım.

2009 yılında Tarım Federasyonu Genel Başkanı seçildiğimde, tarımın yönünü değiştirmek için yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu biliyordum. Benim için tarımsal kalkınmanın temeli, üretimden önce pazarı kurabilmekti. Çünkü çiftçiyi güçlü kılan yalnızca ürün değil, o ürünün doğru şekilde değerlendirilmesidir. Bu düşünceden hareketle “önce pazar, sonra üretim” anlayışını benimsedik. Üreticinin alın terini emeğe, emeği markaya, markayı da sürdürülebilir bir sisteme dönüştürmeyi hedefledik. Bu süreçte, Anadolu Ticaret ve Lojistik Merkezleri kurduk, Afrika’da çiftçi eğitim merkezleri oluşturduk, üretici çalıştayları düzenledik ve belediyelerle kırsal kalkınma projeleri yürüttük. Tarımı sadece ekonomik bir faaliyet olmaktan çıkarıp, sosyal ve stratejik bir sistem haline getirmeye çalıştık.


2012 yılında kurduğumuz Uluslararası Tarım ve Gıda Konfederasyonu (TARIMKON), bugün 81 ilde, 650 ilçede ve 60 ülkede örgütlenmiş, alanındaki dünyanın en büyük ağlarından biri haline geldi. Bu büyük yapıda yüzlerce sivil toplum kuruluşu ve milyonlarca üretici aynı hedef etrafında birleşti: Dil, din, ırk gözetmeden adil, sürdürülebilir ve bilinçli üretim.

Biz sadece üretimle ilgilenmedik; tarım diplomasisi, gıda güvenliği ve yeşil ekonomi konularında da sorumluluk aldık. Çünkü tarım artık sadece tarlada değil, diplomasi masasında, enerji stratejisinde ve toplum bilincinde var olması gereken bir sistemdir.

2017’de Avrupa Ekonomik Senatörlüğü’ne seçilen ilk Türk olma onurunu yaşadım. Bu görev bana, tarımın artık yerel bir mesele değil, küresel bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlattı.

2022’de Nijerya’da sekiz yıl süren çalışmalar sonunda ülkenin ilk “Çiftçi Sürekli Eğitim Merkezi”ni kurduk.  Orada bana gösterilen sevgi ve takdir, “Fahri Kral (Chef)” unvanı ile onurlandırılmama vesile oldu.Ama benim için asıl anlamlı olan, toprağın emeğiyle bir ülkenin geleceğine dokunabilmiş olmaktı.


Tarım evrenseldir.

Benim için tarım, sadece kendi ülkemin değil, tüm insanlığın ortak meselesidir. Çünkü bir ülkenin üretim sorunu, er ya da geç diğerine de ulaşır. Sadece senin iyi olman yetmez, dünyanın üretimi zayıfladığında, hepimiz kaybederiz. Bu yüzden biz, öncelikle Anadolu’dan başlayarak, tüm dünyanın çiftçisine, üreticisine, toprağına dokunan bir yapı kurduk. Bugün TARIMKON yalnızca Türkiye’de değil, onlarca ülkede üreticilerin sesi, emeğin dayanışma ağı haline geldi. Çünkü inanıyorum ki, tarımsal üretim bir devletin değil, insanlığın ortak sorumluluğudur.


“Tarım bir sektör değil, bir sistemdir.”

Benim için tarım, ekonominin değil, yaşamın altyapısıdır. Bir tohumun filizlenmesi sadece bir bitkinin değil, bir toplumun geleceğinin büyümesidir. Bu nedenle “Tarım Her Şeydir” ifadesi benim için bir slogan değil, bir farkındalık çağrısıdır. Tarım, ekonomiyi, kültürü, enerjiyi, güvenliği, diplomasiyi ve bilinci birbirine bağlayan canlı bir ekosistemdir.


Bugün hâlâ aynı inançla çalışıyorum.

Türkiye’de ve dünyada tarımı yeniden tanımlamak, üretimi bilgelikle buluşturmak için... “Önce pazar, sonra üretim” anlayışıyla çiftçiye yeni bir kalkınma modeli sunmaya, sürdürülebilir tarım, gıda güvenliği, profesyonel kooperatifleşme ve tarımsal inovasyon alanlarında katkı vermeye devam ediyorum.

Daha yapacak çok şey var.

Bugüne kadar 8 kitap, 300’ün üzerinde makale ve çok sayıda köşe yazısıyla tarımı yalnızca anlatmaya değil, bir düşünceye, bir bilince, bir gelecek vizyonuna dönüştürmeye çalıştım. Çünkü inanıyorum ki, tarımın kurtuluşu, insanlığın da kurtuluşudur. Benimki şimdi gelecek için toprağa bir tohum ekmektir.

Ayrıca, bir proje uzmanı olarak, farklı üniversitelerde gençlerle bir araya gelerek “proje yönetimi ve proje kafası” üzerine eğitimler veriyorum. Gençlere hayal kurmayı, hayallerini kâğıda dökmeyi ve o hayalleri gerçeğe dönüştürmeyi anlatmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum ki, hayali olmayanın hedefi olmaz, hedefi olmayanın da yönü olmaz. İnsan, ancak hayal ettikçe gelişir, ürettikçe var olur.


Ve bütün bu süreçlerde, bana inanan, bu yolu benimle birlikte yürüyen, her projede emek veren, düşünen, paylaşan, tüm yol arkadaşlarıma, ekip arkadaşlarıma, dostlarıma ve gönüllülere gönülden teşekkür ederim. Bu başarılar, yalnızca benim değil, hepimizin ortak emeğinin, alın terinin ve inancının eseridir.

Ve yapacak çok şey var... Daha yolun başındayız.


Benim için tarım bir meslek değil, yaşamın özüdür.

Çünkü toprağa değer veren toplumlar, geleceğe yön veren medeniyetler kurar.
Hakan Yüksel

 

Eserlerim :

 1-Bir Keçinin İzinde - Türk'leri Anadolu'ya Gelişi

2-Toprağın Kodları - Tarım ve İnsanlığın Geleceği

3-Kayıp Hasat - Varoluş Mücadelesi

4-Ata Tohumu - Bağımsızlık Belgesi

5-Soğuk Savaştan, Gıda Savaşlarına - 21. Yüzyılın Yeni Cepheleri

6-Vatanın Ömrü - Bolluk İçinde Yokluk

7- Kod Adı "E" - Gıda Ajanları

8- Gizli Açlık - Kaybolan Besin Zinciri




Yorum Gönder

0 Yorumlar