EKOLOJİK REZERV: TÜRKİYE’NİN GİZLİ BİYOLOJİK SERVETİ

EKOLOJİK REZERV: TÜRKİYE’NİN GİZLİ BİYOLOJİK SERVETİ

“Ekonomik bağımsızlık, biyolojik bağımsızlıktan başlar.”

Türkiye’nin en büyük zenginliği madenlerinde, döviz rezervlerinde ya da sanayi yatırımlarında değil, toprak altında sessizce yaşayan milyonlarca canlı türünün oluşturduğu ekolojik rezervinde gizlidir. Bu rezerv, yalnızca doğanın değil, aynı zamanda ekonominin de geleceğini belirleyen stratejik bir sermayedir. Çünkü biyolojik çeşitlilik, ekosistemin görünmeyen para birimidir ve bu para birimi tükenirse hiçbir ekonomik model kalıcı olamaz.

Ekolojik rezerv, bir ülkenin biyolojik hafızasıdır. Anadolu coğrafyası, mikroorganizmalardan endemik bitkilere, böceklerden mantarlara kadar milyonlarca türü barındırır. Bu canlılar toprağın verimliliğini korur, suyun kalitesini dengeler, havayı temizler, yani görünmez bir altyapı hizmeti sunar. Ancak bu biyolojik servet, farkında olmadan tüketiliyor, sanayi atıkları, bilinçsiz kimyasal kullanımı, plansız kentleşme ve monokültür tarım, bu görünmez ekonomiyi her geçen gün zayıflatıyor.

Oysa biyolojik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlığın ön şartıdır. Kendi tohumuna, kendi polinatörüne, kendi mikrobiyal sistemine sahip olmayan bir ülke, dışarıdan ithal ettiği her girdide aslında kendi ekosisteminden borç alır. Bugün dünya, yalnız enerji rezervleriyle değil, biyolojik rezervleriyle de rekabet ediyor. Gelişmiş ülkeler, yerli gen bankaları, tohum kütüphaneleri ve DNA arşivleri kurarak geleceğin ekolojik ekonomisini inşa ediyor.

Türkiye’nin stratejik gücü, bu eşsiz biyolojik çeşitliliğini koruma, çoğaltma ve ekonomik modele dönüştürme kapasitesindedir. Ekolojik rezerv yönetimi, sadece çevre politikası değil, aynı zamanda milli güvenlik stratejisidir. Çünkü gıda, ilaç, enerji ve endüstri zincirlerinin tümü, bu biyolojik sermayenin varlığına bağlıdır.

Sonuçta, toprağın altındaki yaşam, ülkenin üstündeki geleceği belirler. Biyolojik zenginliğini koruyan toplumlar, ekonomik krizlere değil, doğanın sürekliliğine yatırım yapar. Türkiye, kendi ekolojik rezervini tanıdığında, yalnızca çevresini değil, kaderini de koruyacaktır. Çünkü gerçek güç, biyolojik bağımsızlıkla başlar.


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar