ANADOLU’NUN BEREKETİ KÜÇÜKBAŞTADIR

 



ANADOLU’NUN BEREKETİ KÜÇÜKBAŞTADIR Anadolu’nun toprağı, havası, coğrafyası büyükbaşa değil, küçükbaşa uygundur. Bu toprakların bereketi, keçinin sabrında, koyunun sadakatindedir. Biz Türkler, Yörük çadırından, keçi çobanlığından geldik. Atalarımız dağlarda keçi otlattı, o sütle yoğurt yaptı, o etle karnını doyurdu. O sayede bu millet bin yıldır dimdik ayakta kaldı. Ama bugün, ne yazık ki o geleneği unuttuk. “Koyun eti kokuyor” diyerek soframızdan uzaklaştırdık. Oysa o koku, Anadolu’nun kendi kokusudur. Dağın, otun, emeğin, alın terinin kokusudur. Bugün küçükbaş üretimi biterse, yarın soframızda yerli et değil, ithal et olur. Ve o zaman sadece eti değil, bağımsızlığımızı da ithal ederiz. Küçükbaş hayvancılık, bu ülkenin hem beslenme sigortası, hem de kırsal kalkınmasının can damarıdır. O köydeki çoban, aslında vatanın bekçisidir. Unutmayalım: Eğer küçükbaşı yaşatırsak, Anadolu da yaşar. Ama bu üretim zincirini kaybedersek, ithal dana etine ödediğimiz parayla, kendi geleceğimizi satın almış oluruz. Anadolu’nun bereketi, küçükbaşın ayak sesindedir. Ve biz TARIMKON olarak diyoruz ki: O ses susmasın çünkü o ses susarsa, Anadolu’nun kalbi durur.

Yorum Gönder

0 Yorumlar