DOĞA BORSASI
“Ekosistemin Finansallaştırılması”
Gezegen artık sadece yaşanacak
bir yer değil, alınıp satılabilir bir varlık. Doğa, kendi döngüsünden
çıkarılarak finansal bir sisteme entegre ediliyor. Ormanlar karbon
kredisi, nehirler su tahvili, topraklar biyo-sermaye, her canlı, her nefes, borsada
işlem gören bir değer haline geliyor.
“Doğa borsası” kavramı, modern
ekonominin en sessiz ama en derin dönüşümünü temsil ediyor. Artık ekosistem,
yalnızca korunmuyor; ticari bir varlık sınıfı olarak derecelendiriliyor.
Karbon ticaretinden biyolojik çeşitlilik fonlarına kadar her doğa unsuru, yatırım
araçlarıyla ölçülüyor, sertifikalarla temsil ediliyor. Bu, doğayı kurtarmak
değil, doğayı fiyatlandırmak.
Uluslararası finans sistemleri,
“yeşil ekonomi” adıyla yeni bir düzen kurdu. Bankalar, sigorta şirketleri,
yatırım fonları artık ağaç sayısıyla, karbon puanıyla kâr-zarar
hesaplıyor. Bir orman, kesildiğinde değil, satıldığında değer kazanıyor.
Küresel piyasalar, doğayı bir üretim alanı değil, türev yatırım alanı
haline getiriyor.
Bu süreçte çevreciliğin dili bile
değişti, Artık “ekolojik koruma” değil, “doğal varlık yönetimi”
konuşuluyor. Bir ülkenin doğası, artık ekonomisinin değil, borsasının bir
parçası. Böylece çevre bilinci, finansal modelin içine gömülerek
etkisizleştiriliyor.
Sistemin yeni mantığı şu:
“Kurtarılabilir olan, satılabilir olandır.”
Ama doğa, rakamlardan ibaret
değildir. Bir ağacın değeri, gölgesinde oturan çocuğun mutluluğuyla ölçülür, bir
toprağın zenginliği, üzerinde yetişen umutla. Gerçek ekonomi, yaşamın
sürekliliğini esas alır, borsa grafiğiyle değil, nefesin ritmiyle
çalışır.
Bugün her ağaç bir hisse senedi,
her toprak bir portföy gibi görünse de yarının en büyük krizi, doğayı
kaybetmenin ekonomik sonucu değil, varoluşsal boşluğu olacak.
Çünkü unuttuk: Değer, sahip
olduklarımızda değil; yaşatabildiklerimizdedir.

0 Yorumlar