BİR LOKMANIN KADERİ


 BİR LOKMANIN KADERİ

DÜNYA, ARTIK AÇLIĞI ÜRETMİYOR, İSRAFI YÖNETEMİYOR

Bir lokmanın kaderi, aslında insanlığın kaderidir, çünkü sofradaki bir dilim ekmek, tarladan başlayıp tüketiciye uzanan milyonlarca emek halkasının son noktasıdır. Ancak bu zincir artık kırık, dünya üretmekte değil, kaybetmekte ustalaştı. Her gün milyonlarca ton gıda çöpe gidiyor, oysa aynı anda milyarlarca insan açlık sınırında yaşıyor. Bu çağ, bolluğun içindeki kıtlığın çağdır, çünkü açlık artık yokluktan değil, israftan doğuyor.

Bugün gelişmiş ekonomilerde gıda bolluğu, refahın göstergesi olarak sunuluyor, ama bu bolluk, tüketim hızıyla birlikte bir çürüme sürecini de getiriyor. Üretim planlaması, raf ömrü kadar kısa bir vizyona indirgenmiş durumda. Tüketici, ihtiyacından fazlasını alıyor, üretici, satamadığını çöpe atıyor, bu kısır döngü, hem doğayı hem insanı tahrip ediyor.

Bir lokmanın kaderi, artık bir ülkenin kalkınma politikasını da belirliyor. Çünkü israf, sadece ekonomik kayıp değil, ekolojik ve ahlaki bir çöküştür. Bir domatesin çöpe gitmesi, toprağın, suyun, enerjinin ve emeğin de çöpe gitmesidir. Bu zincirde kaybedilen her ürün, geleceğin yaşam kapasitesinden eksiltilen bir paydır.

Türkiye gibi bereketli coğrafyalarda bile, gıda kaybı tarımsal üretim kadar büyük bir mesele haline geldi. Soğuk zincir eksikliği, yanlış lojistik, bilinçsiz tüketim ve plansız üretim, görünmeyen bir “israf bütçesi” oluşturuyor. Oysa her ülkenin gerçek serveti, ürettiği kadar koruyabildiğiyle ölçülür.

Sonuçta, bir lokmanın kaderi, sadece mutfakta değil, devlet politikalarında, toplumsal bilincin derinliklerinde yazılıyor. Dünya artık açlığı üretmiyor, ama israfı yönetemiyor, çünkü değer kavramı kayboldu. Gıdaya, suya, emeğe saygı duymayan bir toplum, aslında kendi geleceğine ihanet eder. Gerçek refah, tüketmekte değil, kıymet bilmektedir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar