YENİ TARIMSAL MİLLİ GELİR: DEĞERİN DEĞERİ

 


YENİ TARIMSAL MİLLİ GELİR: DEĞERİN DEĞERİ
“Artık kalkınma, kilogramla değil, katma değer katsayısıyla ölçülüyor.”

Dünya tarımı artık yalnızca üretim miktarıyla değil, üretilenin taşıdığı anlam ve içerikle değerlendiriliyor. Bir ülkenin tarımsal başarısı, eskiden ne kadar ürün yetiştirdiğiyle ölçülürdü, bugünse ürettiği ürünün birim başına oluşturduğu katma değerle. Bu dönüşüm, ekonomik kalkınmayı sadece fiziksel değil, entelektüel bir süreç haline getirdi.

Yeni dönemin tarımsal ekonomisinde, asıl zenginlik tarlada değil, tarladan çıkan bilginin işlenmesinde yatıyor. Bir kilogram buğdayın fiyatı sabit kalabilir, ancak ondan türetilen protein izolatı, enzim, biyoplastik ya da fonksiyonel gıda yüzlerce kat daha fazla gelir yaratır.

İşte bu fark, “değerin değeri”dir, yani üretimin maddi değil, bilişsel katmanı.

Türkiye, bu dönüşüm için eşsiz bir avantaja sahip. Coğrafi çeşitliliği, biyolojik zenginliği ve geleneksel üretim kültürüyle sahip olduğu potansiyel, biyoteknolojik tarım devrimine dönüştürülebilir.
Ancak bunun için “üretiyoruz” demek yetmez, ürettiğimizi anlamlandırmak gerekir.
Topraktan çıkan her ürünün biyokimyasal içeriği, genetik kimliği ve fonksiyonel değeri analiz edilmeden, gerçek milli gelir ölçülemez.

Yeni tarımsal ekonomi, yalnızca çiftçinin değil, bilim insanının, veri analistinin, biyoteknoloğun da sahada olduğu bir düzendir. Bu sistemde “tarımsal milli gelir”, artık sadece üretim hacmi değil, dönüştürülmüş bilgi değeri olarak hesaplanır. Bir ülke ne kadar çok ürettiğiyle değil, ürettiğini ne kadar akıllı dönüştürdüğüyle güçlenir.

Bu nedenle Türkiye’nin önünde yeni bir hedef duruyor: Tarladan laboratuvara, laboratuvardan pazara uzanan “katma değer zinciri”ni kurmak. Çünkü artık kalkınma, kilogramla değil, katma değer katsayısıyla ölçülüyor.

Son söz: Gerçek milli gelir, üretimden değil, anlamdan doğar. Toprak, yalnızca gıda değil, bilginin sermaye haline geldiği yeni ekonominin merkezidir.


Yorum Gönder

0 Yorumlar