KIRSALIN KAYBOLAN NESLİ
Gençler toprağı değil, umudu terk ediyor.
Köy meydanlarında yankılanan
çocuk sesleri artık geçmişin bir hatırası gibi. Tarlada çalışan yaşlı bir
çiftçinin arkasında sessiz kalan boş araziler, aslında bir milletin üretim
hafızasının yavaşça silindiğini anlatıyor. Kırsalın kaybolan nesli,
yalnızca demografik bir değişim değil, üretim bilincinin ve kültürel
sürekliliğin çözülüşüdür. Her terk edilen köy, her kapanan ahır, geleceğin gıda
zincirinde açılan görünmez bir boşluktur.
Tarım, yalnızca ekonomik bir
faaliyet değil, bir medeniyet taşıyıcısıdır. Toprak, insanın emeğini,
sabrını ve aidiyet duygusunu birleştirir. Ancak günümüzde gençler, toprağı
değil, ona olan inancı terk ediyor. Yüksek girdi maliyetleri, belirsiz
kazançlar, sosyal olanak eksikliği ve teknolojik yetersizlikler, tarımı bir
yaşam biçiminden çok, bir çıkmaz gibi gösteriyor. Oysa kırsal alan, doğru
planlandığında sadece üretim değil, yenilik ve sürdürülebilirlik
merkezidir.
Bir zamanlar “ata mesleği”
olarak övünülen çiftçilik, bugün gençler için geri kalmışlığın simgesi haline
geldi. Bu algı, sadece kültürel değil, stratejik bir risk doğuruyor. Çünkü
tarımdan uzaklaşan her genç, aslında ülkesinin gıda egemenliğinden bir adım
daha uzaklaşıyor. Kırsal kalkınmanın temelinde artık sadece traktör değil, teknoloji,
dijitalleşme ve girişimcilik bulunmalıdır. Modern dünyada tarım, dronlar,
sensörler ve veriyle yönetilen bir ekosistemdir. Gençler, toprağa değil,
geleceğe dokunmak istiyor; o halde bu gelecek, kırsalda inşa edilmelidir.
Bir ülkenin bağımsızlığı,
yalnızca sınırlarıyla değil, üretim kapasitesiyle korunur. Kırsal
gençliğin kaybı, uzun vadede hem ekonomik hem sosyal bir güvenlik zafiyetidir.
Devlet politikaları, artık “tarımsal destek” kavramını yeniden tanımlamalı;
kırsalda eğitim, yaşam kalitesi, internet erişimi ve sosyal imkanları kapsayan
bütüncül bir model geliştirmelidir. Çünkü köyde kalmak yalnızca toprağa değil, ülkeye
sadakat anlamına gelir.
Bugün kırsalın en büyük ihtiyacı,
yeni bir umut ekonomisidir. Bu umut, sadece para değil, anlam, aidiyet
ve üretim gururudur. Gençler toprağı terk ederken aslında kendilerini de üretim
döngüsünden çıkarıyorlar. Eğer bir toplum, toprağını işleyen elleri kaybederse,
sadece üretimi değil, geleceğini de kaybeder.
Toprağı terk eden genç,
geleceği taşımaktan vazgeçmiştir. Oysa bir ülkenin kaderi, hâlâ o gençlerin
geri dönüp toprağa yeniden dokunmasında gizlidir.

0 Yorumlar