YAŞLANAN ÇİFTÇİ, YAŞSIZ GELECEK

 

YAŞLANAN ÇİFTÇİ, YAŞSIZ GELECEK
Üretim yaşlanırsa, ülke gençliğini doyuramaz.

Bir ülkenin geleceği, tarladaki ellerin yaş ortalamasında gizlidir. Bugün Türkiye’de tarım nüfusunun büyük bölümü 58 yaşın üzerindedir, gençlerin payı ise hızla azalıyor. Bu tablo sadece bir demografik değişim değil, aynı zamanda gıda güvenliğinin sessiz alarmıdır. Çünkü üretim yaşlanırken tüketim gençleşiyor, tarladan çekilen her el, sofradan eksilen bir lokma anlamına geliyor.

Tarım artık yalnızca emek değil, teknoloji ve vizyon gerektiriyor. Ancak kırsalda yaşayan çiftçilerin çoğu, dijital tarım sistemleri, iklim odaklı üretim ve veri yönetimi gibi kavramlarla buluşamıyor. Zira bilgiye erişim yaşıyla birlikte azalıyor, risk alma eğilimi de düşüyor. Bu durum, verimlilik kadar yenilik kapasitesini de sınırlıyor. Oysa çağımızda tarım, yalnızca traktör gücüyle değil, bilgi gücüyle büyüyor.

Gençlerin tarımdan uzaklaşmasının temelinde, gelir adaletsizliği, sosyal statü eksikliği ve kent merkezli yaşam ideali yatıyor. Tarım artık bir geçim aracı değil, bir hayatta kalma mücadelesi olarak görülüyor. Bu algı kırılmadıkça, köyler yalnızlaşacak, üretim zinciri kırılacak. Tarımda gençliği yeniden kazanmak, sadece ekonomik değil, stratejik bir bağımsızlık meselesidir. Çünkü üretmeyen bir gençlik, geleceğin gıda krizlerine karşı savunmasız kalır.

Bu tabloyu tersine çevirmek mümkündür. Bunun için tarım, “yaşlıların işi” değil, yarının teknolojik sektörü olarak yeniden tanımlanmalıdır. Tarım liseleri, kırsal gençlik merkezleri, dijital üretim atölyeleri ve tarım girişimcilik kuluçkaları, bu dönüşümün taşıyıcısı olabilir. Gençlerin üretime katılımı teşviklerle değil, anlamla ve fırsatla sağlanmalıdır. Çünkü toprağa dokunmak, yalnızca ürün değil, kimlik de üretmektir.

Yaşlanan çiftçi, aslında toplumun üretim belleğinin yaşlanmasıdır. Her deneyimli elin yerini doldurmak, sadece bilgiyle değil, vizyonla mümkündür. Eğer üretim zincirinin halkaları genç zihinlerle güçlendirilmezse, ülke geleceğini ithalatla doyurmak zorunda kalır.

Geleceğin en büyük açlığı, gıdanın değil, üreticinin yokluğudur. Bu nedenle, tarımın gençleşmesi sadece bir ekonomik hedef değil, varoluşsal bir zorunluluktur.

Yorum Gönder

0 Yorumlar