SU HAFIZASI: KAYNAKLARIN RUHUNU KORUMAK
Moleküler düzeyde suyun çevresel hafızası ve
etik boyutu.
Su, yalnızca bir bileşik
değildir; yaşamın en eski taşıyıcısı, dünyanın ilk arşividir. Her damla,
gezegenin tarihinden bir iz, doğanın dilinden bir cümle taşır. Bilim
insanlarının “su hafızası” dediği olgu, suyun moleküler yapısının
çevresel olaylardan, seslerden, hatta insan etkilerinden bile bilgi
depolayabildiğini öne sürer. Bu, doğanın kendi veri tabanına sahip olduğu
anlamına gelir kimyasal değil, biyolojik ve enerjetik bir hafıza.
Suyun hafızası, çevresel kirliliği sadece fiziksel değil, enerjik bir yara haline getirir. Bir nehir kirletildiğinde sadece kimyasal yapısı bozulmaz; yaşam döngüsündeki “bilgi akışı” da kesintiye uğrar. Bu, gezegenin biyolojik hafızasında bir silinmedir. Su, yağmurdan buza, buluttan kana kadar her formda gezinen bir canlı kayıttır.
Yani su, dünyanın moleküler
bilincidir.
Ancak modern çağda, su artık
bir “madde” olarak değil, bir “meta” olarak görülüyor. Barajlarla
hapsedilen, şişelenip satılan, endüstride atık haline getirilen su, kendi
hafızasını da kaybediyor. Çünkü suyun hafızası yalnızca moleküllerinde değil,
özgür akışında saklıdır. Bir suyun akışını kestiğinizde, aslında doğanın
hafızasına müdahale etmiş olursunuz. Bu nedenle her baraj, sadece ekolojik
değil, hafızasal bir kırılmadır.
Yeni çevre bilimi anlayışı,
“koruma” kavramını da yeniden tanımlıyor.
Artık mesele sadece suyun
fiziksel varlığını değil, bilgisel bütünlüğünü korumaktır. Tıpkı bir dilin
unutulması gibi, kirlenmiş bir su da geçmişini kaybeder. Bu yüzden, suyu
arıtmak sadece laboratuvar işi değil, bir etik sorumluluktur. Çünkü su,
geçmişin yankısını, geleceğin umudunu taşır.
Su hafızasının en kritik boyutu,
insan bilinciyle kurduğu etkileşimdir. Bazı araştırmalar, suyun ses
dalgalarına, kelimelere, hatta duygulara tepki verdiğini gösteriyor. Eğer bir
toplum suyuna nasıl davrandığıyla ölçülüyorsa, o toplumun vicdanı da oradadır. Suya
saygı, doğaya saygının en somut biçimidir.
Sonuçta “su hafızası” sadece bilimsel bir tartışma değil, etik bir uyarıdır. Çünkü suyun unuttuğu her şey, insanın da unuttuğu şeydir, kökeni, doğayla bağı, yaşamın ritmi. Bu nedenle geleceğin çevre politikası, yalnızca kaynak yönetimi değil, kaynak bilinci olmalıdır. Dünya, susuzluktan değil, suyun ruhunu unutmaktan tükenir.

0 Yorumlar