TOPRAĞIN SON KALESİ


 TOPRAĞIN SON KALESİ

Gıda egemenliği, geleceğin en stratejik savunma hattıdır.

Dünyanın geleceği artık silahların değil, toprağın gücüyle belirlenecek. Her ülke kendi gıdasını üretme kapasitesi kadar özgür, toprağını koruyabildiği kadar güçlüdür. Gıda egemenliği, yalnızca ekonomik bir hedef değil, ulusal güvenliğin en stratejik hattıdır. Çünkü tohumdan sofraya kadar uzanan zincirde kaybedilen her halka, bir ülkenin bağımsızlığından kopan bir parçadır.

Bugün küresel sistem, tarımı stratejik bir silah haline getirmiştir. Çok uluslu şirketler, tohumdan ilaca, gıdadan suya kadar üretim zincirini kontrol ederek ülkelerin geleceğini yönlendiriyor. Yerli üretim zayıfladıkça, ithalat bağımlılığı artıyor. Bu da toprağı bir savunma alanı olmaktan çıkarıp, bir pazar alanına dönüştürüyor. Oysa güçlü toplumlar, kendi gıdasını kendi toprağından çıkaran toplumlardır.

Toprağın son kalesi, köydeki üretici, şehirdeki tüketici ve bu ikisini buluşturan adaletli üretim sistemidir. Çiftçi üretimin ön saflarında, devlet planlamanın komuta merkezinde, toplum ise bilinçli tüketimle bu savunma hattının parçası olmalıdır. Çünkü gıda egemenliği yalnızca üretmek değil, üretimi koruyacak bilinci yaşatmaktır.

Eğer bir ülke, kendi toprağında yetişen buğdayın değerini ithal ettiğinden öğreniyorsa, geleceğini başkalarının eline bırakmış demektir. Her tohum, bir egemenlik simgesi, her tarlanın korunması bir vatan görevidir. Gıda savaşlarının yaşandığı bir çağda, toprağını savunan milletler, geleceğin liderleri olacaktır.

Toprağın son kalesi, artık cephede değil, tarladadır. Ve bu kale düşerse, hiçbir sınır bizi doyuramaz.

Yorum Gönder

0 Yorumlar