TÜKETİMİN KARANLIK TARAFI


 TÜKETİMİN KARANLIK TARAFI

GIDA KAYBI, MODERN DÜNYANIN GÖRÜNMEZ AÇLIĞIDIR

Görünürde her şey bolluk içinde, market rafları dolu, sofralar renkli, reklamlar coşkulu, ama bu parlak tablonun ardında derin bir karanlık saklı, çünkü modern dünya doymak için değil, tüketmek için yaşıyor. Gıda kaybı, çağımızın en sessiz, en görünmez felaketidir. Tarladan sofraya uzanan zincirde her yıl milyarlarca ton gıda kayboluyor ve bu kayıp yalnızca ekonomik değil, ahlaki bir çöküştür.

Bu çağın refah ölçüsü, artık üretim miktarı değil, tüketim hızı oldu. İnsan, ihtiyaç için değil, algı için satın alıyor, her yeni ürün bir öncekini değersizleştiriyor. Bu hız içinde bozulmadan atılan, tüketilmeden çöpe giden gıdalar, aslında sistemin vicdanını yansıtıyor. Çünkü kaybolan yalnızca gıda değil, onun içinde saklı emek, su, enerji ve doğanın döngüsüdür.

Tarımda, sanayide ve perakendede ölçüsüz planlama, doğrudan bu görünmez açlığın kaynağı haline geldi. Bir yanda obeziteyle mücadele eden toplumlar, diğer yanda yetersiz beslenme ile boğuşan milyonlar, bu iki uç arasında insanlık, adalet duygusunu yitirdi. Gıda kaybı artık teknik değil, etik bir sorundur.

Gelişmiş ekonomiler “sürdürülebilirlik” kavramını konuşurken, tüketim kültürünü sorgulamayı hâlâ erteliyor. Oysa çözüm üretim artırmakta değil, israfı azaltmakta, yani değer bilincini yeniden inşa etmektedir. Toplumlar, artık bolluğu değil, dengeyi konuşmak zorunda. Gıdanın kıymeti, onun çokluğunda değil, sürekliliğinde yatar.

Sonuçta, tüketimin karanlık tarafı, insanın kendi gölgesidir, çünkü israf eden toplum, sadece gıdayı değil, geleceğini de yok eder. Dünya artık daha fazla üretmeye değil, daha az kaybetmeye muhtaçtır ve bu farkındalık, yeni çağın gerçek devrimidir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar