YEŞİL ALTIN: KENEVİRİN EKONOMİK VE JEOPOLİTİK GÜCÜ

 


YEŞİL ALTIN: KENEVİRİN EKONOMİK VE JEOPOLİTİK GÜCÜ

 

Bir bitki düşünün; aynı anda kumaş, yakıt, ilaç, kâğıt, gıda ve yapı malzemesi olabiliyor.

 

Bu bitkinin adı kenevir.

Yüzyıllar boyunca insanlığın yanında olmuş, ama son yüzyılda ekonomik değil, politik sebeplerle itibarsızlaştırılmış bir hazine. Bugün ise dünya yeniden bu “yeşil altına” dönüyor çünkü ekonomi, enerji ve ekoloji yeniden tanımlanıyor. Kenevir, sadece bir tarım ürünü değil; çok boyutlu bir stratejik kaynak.

Bir dönüm kenevir, aynı miktarda oksijen üreten 25 dönüm ormana eşdeğer karbon tutabiliyor. Kökleri toprağı onarıyor, sapları biyoyakıt üretiyor, lifi sanayiye yön veriyor. Yani “karbon ekonomisi” çağında kenevir, yeşil kalkınmanın kilit taşı haline geliyor.

 

Bugün ABD, Kanada, Çin, Almanya ve Fransa gibi ülkeler keneviri artık bir “gelecek yatırımı” olarak görüyor. Çin, küresel kenevir pazarının %70’ine sahip; sadece lifiyle yılda 1 milyar doları aşkın ihracat geliri elde ediyor. ABD’de 2018 Tarım Yasası’yla birlikte kenevir, yeniden yasal bir ürün olarak tanımlandı ve 50 eyalette üretim patlaması yaşandı. Avrupa Birliği ise keneviri “karbon-nötr sanayi bitkisi” olarak tanımlayıp yeşil dönüşüm fonlarından desteklemeye başladı.

 

Peki Türkiye neden bu yarışta olmasın?

İklimi, toprağı ve üretim geleneğiyle Türkiye, kenevir için dünyanın en uygun coğrafyalarından biri. Karadeniz’in nemli yapısı, İç Anadolu’nun kuraklığı ve Ege’nin güneşi, farklı türlerin adaptasyonuna imkân tanıyor. Kenevir tohumu, yağı, proteini ve lifiyle Türkiye’nin dış ticaret açığını azaltacak, aynı zamanda stratejik bağımsızlığı güçlendirecek potansiyele sahip. Üstelik savunma sanayinden tekstile, otomotivden inşaata kadar 50’den fazla sektörde kullanılabiliyor.

 

Ama mesele sadece üretmek değil; sürdürülebilir bir ekosistem kurmak. Kenevirin tarımsal, sanayi ve bilimsel boyutlarını bütünleştiren bir model, Türkiye’yi bu alanda bölgesel merkez yapabilir. “Endüstriyel Kenevir Teknoloji Vadisi” benzeri yapılarla Ar-Ge, işleme, enerji ve pazarlama süreçleri tek çatı altında toplanabilir.

Ayrıca, karbon kredisi ve yeşil yatırım fonları üzerinden uluslararası finansman da bu alana çekilebilir. Kenevirin yeniden doğuşu, sadece ekonomik değil jeopolitik bir dönüşümdür. Petrol çağında Orta Doğu nasıl merkez olduysa, yeşil enerji çağında tarım coğrafyası olan ülkeler söz sahibi olacak. Kenevir, Türkiye’nin tarımsal bağımsızlığını güçlendirirken, aynı zamanda gıda, tekstil, enerji ve biyoteknoloji diplomasisinde yeni bir koz yaratabilir. Yani bu bitki, sadece tarlada değil; masalarda, laboratuvarlarda, hatta uluslararası pazarlarda da stratejik güç üretir.

 

Geleceğin savaşları enerji ve gıda üzerinden yürürken, kenevir her iki alanın da kesişim noktasında duruyor. Bu yüzden kenevir sadece bir bitki değil; bir medeniyet meselesidir. Toprağı koruyan, ekonomiyi büyüten, çevreyi iyileştiren bir geleceğin Yeşil   sembolüdür. Türkiye bu dönüşümü zamanında yakalarsa, “yeşil altın” sadece tarlalarda değil, ekonominin kalbinde filizlenir.




Yorum Gönder

0 Yorumlar