SÜRDÜRÜLEBİLİR EMPERYALİZM: YEŞİLİN POLİTİK KULLANIMI
İklim gündemi, yeni sömürge stratejilerinin meşruiyet
kılıfı.
Küresel sistem, yeşil bir
maskenin arkasına gizlenmiş yeni bir güç mimarisi kuruyor. Artık işgal
bayraklarla değil, iklim taahhütleriyle, sömürge ordularla değil, karbon
politikalarıyla yapılıyor. “Sürdürülebilirlik” kavramı, insana ve doğaya
hizmet etmesi gerekirken, giderek jeopolitik bir manipülasyon aracına
dönüşüyor. Görünürde çevreyi koruma amacı taşıyan birçok uluslararası
mekanizma, gerçekte gelişmekte olan ülkelerin üretim kapasitesini
sınırlandıran bir denetim sistemine evrildi.
Bu yeni model, eski
sömürgeciliğin çevre dostu versiyonu: Sürdürülebilir Emperyalizm.
Bugün gelişmiş ülkeler, karbon
nötr hedefleriyle dünyayı yeniden sınıflandırıyor. Yüksek karbon üretimi yapan
sanayileşmiş ülkeler, geçmişteki kirli üretimin bedelini ödemek yerine, yeşil
kredi ve sertifika sistemiyle yeni bir ekonomik otorite inşa ediyor. Bu
düzen, doğayı korumak değil, küresel finansın iklim üzerinden tahakküm
kurmasıdır.
Gelişmekte olan ülkeler için
“yeşil dönüşüm”, artık bir ekolojik zorunluluk değil, ekonomik yaptırım
mekanizması haline gelmiştir. Bir ülke karbon kotasını aşarsa, ürününü
satamaz, yenilenebilir enerjiye yatırım yapamazsa, kredi bulamaz.
Bu sistem, doğayı değil, merkezi
gücü sürdürüyor.
Gerçek sürdürülebilirlik, yalnız
doğayı değil, adaleti de korumalıdır. Oysa mevcut “yeşil diplomasi”
yapısı, iklim adaleti değil, iklim hiyerarşisi yaratıyor. Bir yanda
tüketim fazlası ülkeler karbon ticaretiyle “yeşil prestij” kazanıyor, diğer
yanda üretim odaklı ülkeler “kirleten” ilan edilip cezalandırılıyor.
Bu tablo, dünyanın iklim
üzerinden yeniden bölünmesidir. Yeşil renk, artık doğayı değil, sistemin
devamını simgeliyor. Sürdürülebilir emperyalizm, çevreyi kurtarmaktan çok, iktidarı
yeşil ambalaja sarmanın sanatı haline geldi.
Gerçek soru artık şu:
Kimin iklimi korunuyor, kimin toprağı kayboluyor?
Doğayı koruma bahanesiyle üretimi
bastırmak, aslında insanlığın beslenme hakkını bastırmaktır. Çünkü doğa,
sahip olunan değil, birlikte yaşanılan bir sistemdir. Ve hiçbir emperyal
sistem, hangi renge boyanırsa boyansın, vicdanın yeşiline ulaşamaz.

0 Yorumlar