TOPRAKTA ÇALIŞAN, MASADA KAYBEDİYOR

TOPRAKTA ÇALIŞAN, MASADA KAYBEDİYOR

Emek, pazara ulaşamadığında değer değil, yoksulluk üretir.

Bir ülkenin en temiz emeği, toprağa düşen alın teridir. Ancak bugün o ter, küresel piyasanın buharında kaybolmaktadır. Üretici, tarlada sabırla çalışır, doğanın dengesini gözetir, ama pazarda yer bulamadığında, emeği ne kadar kutsal olursa olsun, sistemin en alt basamağında kalır. Tarımda alın teri ile kazanç arasındaki bağ kopmuş, emek artık bereket değil, borç üretir hale gelmiştir.

Gıda zincirinin görünmeyen kuralı şudur: Değer, üretimle değil, erişimle ölçülür. Ürünü yetiştiren değil, dağıtan kazanır. Bu yüzden toprakta çalışan kaybeder, çünkü masada oturanlar fiyatı belirler. Küresel tedarik zincirleri, emeği değil, maliyeti optimize eder. Bir çiftçinin ürettiği domates, tarladan sofraya ulaşana kadar onlarca el değiştirir, ama o zincirin hiçbir halkasında üreticiye artı değer kalmaz.

Bugünün tarım ekonomisi, emeği ölçen değil, pazarı yöneten bir sistemdir. Bu nedenle kırsal kalkınma, yalnızca üretimi artırmakla değil, üreticiyi masaya davet etmekle mümkündür. Çiftçi, ürününü sadece satmamalı, aynı zamanda fiyatın, markanın, stratejinin bir parçası olmalıdır. Kırsalın geleceği, aracının gücünü değil, üreticinin bilgisini büyütmekten geçer. Dijital pazarlar, kooperatif markalar ve doğrudan tüketiciye satış modelleri, bu kopukluğu onaracak yeni köprülerdir.

Tarımsal yoksulluğun nedeni verimsizlik değil, değer zincirindeki adaletsizliktir. Çünkü bu zincirde en çok çalışan, en az kazanan olmuştur. Toprağın bereketini piyasada adalete dönüştüremeyen her sistem, üreticisini borçla, tüketicisini pahalıyla yaşatır. Bu çelişki, sadece ekonomik değil, ahlaki bir meseledir.

Son söz: Eğer emeğin değeri masada kayboluyorsa, sofradaki bereketin anlamı da kaybolur. Toprakta çalışan kazanmadıkça, toplumun hiçbir kesimi gerçekten doyamaz.

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar