BOŞALAN KÖYLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI
Göç, sadece insanı değil, üretimin ruhunu da götürüyor.
Anadolu’nun kalbinde bir
sessizlik büyüyor. Bir zamanlar sabah ezanıyla birlikte yankılanan traktör
sesleri, şimdi kuş cıvıltısına karışmadan kayboluyor. Boşalan köyler,
sadece taş duvarlı evlerin değil, üretim kültürünün de çöküşüdür. Çünkü göç,
yalnızca bir yer değiştirme değildir; bilgi, deneyim ve aidiyetin yerinden
koparılmasıdır. Toprak, insanını kaybettiğinde, bereketini de kaybeder.
Tarımın temelini oluşturan kırsal
nüfus, artık yaşlanıyor, azalıyor ve çözülüyor. Gençler şehre yönelirken,
tarlalar atıl kalıyor, üretim zincirinde görünmeyen halkalar kopuyor. Bu süreç,
yalnızca ekonomik değil, sosyolojik bir erozyondur. Çünkü kırsal, sadece
gıda üretmez; dayanışmayı, komşuluğu, emeğin kutsallığını da yaşatır. Bu
değerler kaybolduğunda, toplumun ruhsal dengesi de sarsılır.
Göçün temel nedenleri, ekonomik
fırsat eşitsizliği, eğitim ve sağlık olanaklarının sınırlılığı, tarımsal
gelirlerin düşüklüğü ve modern yaşam arzusudur. Ancak şehirde bulunan her
birey, aslında köyün eksilen bir potansiyelidir. Boşalan köy, yalnız kalan
toprak, susturulan üretim ve kaybolan kültürel hafıza
demektir. Bu sessizlik, uzun vadede gıda bağımsızlığını tehdit eden derin bir
çığlığa dönüşüyor.
Çözüm, göçü durdurmak değil, kırsalı
yeniden cazip hale getirmektir. Kırsal kalkınma politikaları artık sadece
yol, su, elektrik yatırımlarıyla sınırlı olmamalı; kırsalda teknoloji, eğitim,
kültür ve girişimcilik ekosistemi oluşturulmalıdır. Gençler için köy, geçmişin
değil, geleceğin bir fırsat alanı haline getirilmelidir. Dijital tarım, kooperatif
temelli üretim modelleri ve yerinde yaşam teşvikleri, bu dönüşümün
itici gücü olabilir.
Toprak, üreticisini bekliyor.
Köyler yeniden ses bulursa, bu ses sadece tarladan değil, ülkenin kalbinden
yükselecek. Çünkü bir toplum, köylerini kaybederse, köklerini de kaybeder.
Göçün durduğu yerde, üretim yeniden konuşmaya başlar.

0 Yorumlar