ÜRETİMİN SON NÖBETÇİLERİ


 ÜRETİMİN SON NÖBETÇİLERİ

Yaşlı çiftçiler, bir çağın onurunu omuzlarında taşıyor.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tarlaya çıkan, elleri nasır tutmuş o insanlar artık birer üretim nöbetçisi. Gençlerin terk ettiği köylerde, zamanla yarışan bu yaşlı çiftçiler, sadece tohum değil, bir kültürün onurunu da toprağa ekiyor. Çünkü onların emeği, yalnızca geçim değil, bir medeniyet bilinci. Her saban darbesiyle, bir toplumun geçmişine ve geleceğine aynı anda dokunuyorlar.

Bugün tarımsal üretimin sessiz kahramanları, 60 yaşın üzerindeki üreticilerdir. Türkiye’de çiftçilerin yarısından fazlası artık emeklilik yaşında, ancak tarladan emekli olamıyor. Çünkü onlar bilir ki, üretim durursa hayat da durur. Bu insanlar, ekonomik verimlilikten çok, bir vicdan sorumluluğuyla üretime devam ediyorlar. Onlar için tarla, sadece ekmek kapısı değil, yaşamın anlamıdır.

Kırsalda genç nüfusun azalması, tarımın geleceğini tehdit eden en ciddi kırılmadır. Yaşlı çiftçiler, bilgi ve deneyimle üretimi sürdürürken, teknolojik dönüşüm ve yeniliklerden uzak kalıyor. Bu da tarımsal verimliliği sınırlıyor. Oysa bu bilgi birikimi, genç kuşaklara aktarılmadıkça, sadece yaş değil, üretim de yaşlanıyor. Her kaybedilen çiftçi, bir kitaplık dolusu deneyimin toprağa gömülmesidir.

Tarım politikalarının temel amacı, bu son nöbetçilerin yükünü hafifletmek olmalıdır. Yaşlı üreticileri desteklemek, tarımın onurunu korumak anlamına gelir. Ama asıl görev, onların omzundaki emaneti genç kuşaklara devretmektir. Kırsalın yeniden gençleşmesi, sadece üretim değil, ulusal bağımsızlığın yeniden kök salması demektir.

Onlar, geçmişin emeğini bugüne taşıyan, geleceğe de sorumluluk bırakan son kuşak. Tarlada bir başına duran yaşlı bir çiftçi, aslında milyonların sofrasında son onur nöbetini tutuyor.

Bu nöbet, yalnızca bir meslek değil, bir varoluş meselesidir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar